Avrupa Birliği (AB), son yıllarda güvenlik alanında ABD’den bağımsız hareket etme ihtiyacını daha fazla hissederken, bu arayışın merkezinde Türkiye'nin nasıl bir rol üstleneceği Brüksel gündeminin önemli başlıklarından biri haline geldi. NATO müttefiki ve AB’ye aday ülke olan Türkiye, özellikle savunma sanayiindeki atılımlarıyla Avrupa’nın stratejik partneri olma potansiyelini giderek daha fazla ortaya koyuyor.
Transatlantik Belirsizlikler, Avrupa’yı Yeniden Konumlandırıyor
Donald Trump döneminde ABD’nin Avrupa güvenliğine olan ilgisinin zayıflaması, AB’yi kıtanın kendi güvenlik mimarisini inşa etmeye yöneltti. Washington’dan gelen baskılar ve Moskova’dan devam eden güvenlik tehditleri arasında sıkışan AB, bu bağlamda yeni bir stratejik yön arayışına girdi.
Bu arayış doğrultusunda Avrupa Komisyonu, 19 Mart’ta 2030’a kadar ortak savunma projelerini artırmayı, üretim kapasitesini güçlendirmeyi ve askeri harcamaları artırmayı hedefleyen Beyaz Bülten (White Paper) adlı stratejik belgeyi kamuoyuna sundu.
Bu yeni dönemde AB, "fikirdaş ülkeler" konseptiyle NATO ve aday ülkelerle daha yakın savunma işbirliği modelleri geliştirme arzusunda. Türkiye de bu platformun doğal bir parçası olarak öne çıkıyor.
SAFE Paketi ve Türkiye’nin Potansiyel Katılımı
Beyaz Bülten ile eş zamanlı olarak açıklanan ve 150 milyar avro büyüklüğündeki Avrupa Güvenlik Eylemi (SAFE) finansman paketi, AB’nin savunma vizyonunun ekonomik ayağını oluşturuyor. SAFE’in 17. maddesi, yalnızca AB üyelerine değil, aday ülkelere de belirli koşullarda programdan yararlanma imkânı tanıyor. Bu madde, Türkiye'nin potansiyel rolünü doğrudan AB gündemine taşıdı.
AB Komisyonu sözcüsü Thomas Regnier, SAFE’in Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) üyeleri ile Ukrayna’nın ortak savunma projelerine katılmasına imkân tanıdığını, ancak kredi imkanından yalnızca AB üyelerinin faydalanabileceğini ifade etti. Ayrıca, Norveç, Moldova, Güney Kore ve Japonya gibi ülkelerle imzalanan savunma işbirliği anlaşmalarına benzer bir modelin Türkiye ile de geliştirilebileceği sinyali verildi.
Regnier’in dikkat çektiği bir başka önemli unsur ise, bir savunma projesinin yüzde 35'ine kadar olan bölümünün AB dışı ülkelerden sağlanabileceği; bu sınırın aşılması için ise “Güvenlik ve Savunma Ortaklığı Anlaşması” gerektiği yönündeki değerlendirmesi oldu.
Yunanistan'dan Diplomatik Fren Girişimleri
Türkiye'nin SAFE'e dahil olma ihtimali, Yunanistan cephesinde rahatsızlık yarattı. Brüksel kulislerine göre Atina, SAFE düzenlemesine Türkiye'nin katılım koşullarını zorlaştıracak maddeler ekletme çabasında. Ancak bu çabaların başarılı olabilmesi için AB Konseyi’nde oybirliği sağlanması gerekiyor.
Türkiye'nin Savunma Endüstrisinde Yükselen Gücü
Berlin merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IISS) askeri analiz uzmanı Ester Sabatino, Türkiye'nin özellikle İHA üretimindeki uzmanlığıyla Avrupa savunma sanayisinde değerli bir iş ortağı olabileceğini belirtti. Sabatino, AB içinde artık ABD’ye güvenin sorgulandığını ve bu nedenle Türkiye gibi etkin üreticilere kapıların açılması gerektiğini vurguladı.
Ancak Sabatino’ya göre, Türk şirketlerinin SAFE projelerine doğrudan dahil olabilmesi için “AB topraklarında bir güvenlik duvarı” oluşturması gerekebilir. Bu da, Türk firmalarının Avrupa'da kuracakları bağımsız yan kuruluşlar aracılığıyla projelere katılım sağlayabilecekleri anlamına geliyor. Bu yapı, hem siyasi engelleri aşmaya hem de AB mevzuatına uygunluğu sağlamaya yönelik bir çözüm olarak değerlendiriliyor.
Yeni NATO Zirvesi ve Avrupa'nın Savunma Geleceği
Haziran ayında düzenlenecek NATO Zirvesi, transatlantik güvenlik ilişkilerinin geleceği açısından belirleyici bir dönemeç olabilir. ABD’nin Avrupa savunmasına olan desteğinin daha da azalması hâlinde, AB ülkeleri üretim ve yatırım konusunda daha radikal adımlar atmak zorunda kalacak. Bu durum ise, Türkiye gibi üretim kapasitesi güçlü ülkelerle iş birliğini daha kaçınılmaz hale getirebilir.