2025’in ilk aylarında Türkiye'de şiddet tırmanışta: yüzlerce cinayet, artan kayıplar
Türkiye 2025 yılının ilk aylarında toplumsal şiddetin en sert yüzüyle karşı karşıya. Cinayetler, kadınlara yönelik saldırılar ve iş kazaları, ülke genelinde her gün yeni bir can kaybıyla gündeme geliyor.
Kadın cinayetleri durmuyor, evler güvenli değil
2025 Ocak ayı verilerine göre, 33 kadın erkekler tarafından öldürüldü; 32 kadının ölümü ise şüpheli olarak kayıtlara geçti. Bu, yalnızca bir ayda açıklanan sayı. Kadın Dernekleri Federasyonu’nun yıllık verileri ise daha çarpıcı: Son bir yılda 239 kadın, en yakınındaki erkekler tarafından hayattan koparıldı. Katillerin büyük kısmı eş, baba, kardeş ya da oğul. Ev olması gereken yer, ölümün adresine dönüştü.
İş cinayeti değil, kitlesel ihmalkârlık
İş cinayetleri de artarak devam ediyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’ne göre 2025’in yalnızca ilk dört ayında 611 emekçi hayatını kaybetti. Sadece nisan ayında yaşamını yitiren işçi sayısı 152. Ölümler, sadece sayılarla değil, ardında bıraktıkları aileler ve toplumsal travmalarla büyüyor. Kazalardaki ihmallerin sürekliliği ise “cinayet” tanımını haklı çıkarıyor.
Genel tablo ağır: bireysel silahlanma, denetimsizlik, cezasızlık
Milliyet’in özel haberine göre, Eylül 2023-Eylül 2024 tarihleri arasında Türkiye’de 1.388 cinayet işlendi. Bu cinayetlerin çoğu ateşli silahlarla gerçekleştirildi. Kesici aletler ve darp gibi yöntemler de dikkat çekici bir orana sahip. Şiddet artık yalnızca belirli bölgelerde ya da saatlerde değil; gündelik yaşamın her alanında ve her anında kendine yer buluyor.
Uzmanlardan uyarı: adalet değilse, şiddet konuşur
Sosyologlar ve hukukçulara göre, yaşanan bu şiddet dalgası bireysel bir mesele değil, yapısal bir sorun. Denetimsiz bireysel silahlanma, caydırıcı olmayan cezalar ve adalete duyulan güvensizlik, şiddeti besleyen başlıca faktörler arasında. Eğitim sisteminden aile yapısına, sosyal destek politikalarından yargıya kadar pek çok alanın yeniden yapılandırılması gerektiği vurgulanıyor.
Güvenlik değil yaşam hakkı sorunu
Uzmanlara göre, “güvende olmak” artık bir ayrıcalık haline gelmiş durumda. Oysa mesele güvenlik değil, en temel insan hakkı olan yaşama hakkının sistematik biçimde ihlal edilmesi. Kadınlar, çocuklar, işçiler ve savunmasız gruplar için hayat, gittikçe daha kırılgan hale geliyor.