Hekimoğlu'nun Hikayesi: Dağların Yiğidi
Hekimoğlu, 19. yüzyılın sonlarında Ordu, Fatsa, Tokat, Niksar ve Samsun yörelerinde adını duyuran, halkın gönlünde taht kuran bir eşkıya ve halk kahramanıdır. Asıl adı Hekimoğlu İbrahim olan bu yiğit, yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Annesiyle birlikte zorlu bir hayat mücadelesi veren Hekimoğlu, genç yaşta çalışmaya başlar ve değirmen bekçiliği yaparak geçimini sağlar. Yöre halkı arasında dürüstlüğü, akıllılığı ve yiğitliğiyle tanınır. Onun bu özellikleri, halkın gözünde saygın bir yer edinmesini sağlar.
Aşk ve İhanet: Hekimoğlu'nun Dağa Çıkışı

Hekimoğlu'nun hayatı, Sefer Ağa'nın kızı Narin ile tanışmasıyla değişir. Narin, güzelliği ve zarafetiyle Hekimoğlu'nun gönlünü çeler. Ancak Narin, Kasım Bey ile sözlüdür. Hekimoğlu ile Narin arasında gelişen duygular, Kasım Bey'in yakın arkadaşı Yusuf tarafından fark edilir. Yusuf, bu durumu Kasım Bey'e bildirir. Kasım Bey, Hekimoğlu'nu bir ziyafet bahanesiyle bağ evine davet eder ve onu öldürtmek ister. Ancak Hekimoğlu, bu tuzağı fark eder ve kendini savunurken Yusuf'u öldürür.
Bu olayın ardından Hekimoğlu, Kumru'daki yeğeni Alanlı Osman'ın yanına kaçar. Artık Hekimoğlu ve yeğeni, Osmanlı zaptiyeleri ve yerel ağaların peşine düştüğü birer eşkıyadır. Dağlarda yaşamaya başlayan Hekimoğlu, halkın desteğiyle ayakta kalır. Yoksul köylülerle dostluk kurar, zenginlerden aldıklarını fakir halka dağıtır. Bu davranışları, onu halkın gözünde bir kahraman haline getirir.
Hekimoğlu'nun Mücadelesi ve Halkının Desteği
Hekimoğlu'nun dağa çıkışı, yöre halkı tarafından büyük bir sempatiyle karşılanır. Onun mertliği, yiğitliği ve doğru sözlülüğü, köylüleri etkiler. Hekimoğlu, zenginlerin ve ağaların zulmüne karşı direnen bir sembol haline gelir. Özellikle Gürcü beyi, Hekimoğlu'ndan korkar ve onu ele geçirmek için çeşitli yöntemlere başvurur. Ancak halk, Hekimoğlu'nu korur ve onu ele vermez.
Hekimoğlu'nun Sonu: Bir Kahramanın Ölümü
Hekimoğlu'nun hikayesi, trajik bir sonla noktalanır. Gürcü beyi, Hekimoğlu'nun iki amca oğlunu öldürür. Bu haber üzerine Hekimoğlu, köye geri döner ve muhtarın evine gider. Ancak muhtar, aslında beyin adamıdır ve Hekimoğlu'nu jandarmaya ihbar eder. Hekimoğlu'nun etrafı sarılır ve büyük bir çatışma çıkar.
Halk arasında Hekimoğlu'nun ölümüne dair iki rivayet vardır. Birinci rivayete göre, Hekimoğlu çatışma sırasında ateş çemberini yarmayı başarsa da aldığı yaralar nedeniyle fazla uzaklaşamadan hayatını kaybeder. İkinci rivayet ise, Hekimoğlu'nun atına atlayıp yaralarına rağmen Ordu'ya kadar geldiği ve burada öldüğü yönündedir.
Hekimoğlu'nun Mirası: Türküler ve Efsaneler

Hekimoğlu'nun ölümü, bölge halkı için büyük bir yastır. Onun hikayesi, dilden dile dolaşır ve adına türküler yakılır. "Hekimoğlu" türküsü, onun yiğitliğini, mertliğini ve halka olan sevgisini anlatır. Bu türkü, günümüze kadar ulaşarak Hekimoğlu'nun efsanesini yaşatır.
Hekimoğlu, sadece bir eşkıya değil, aynı zamanda halkın sesi, zulme karşı direnen bir semboldür. Onun hikayesi, Anadolu'nun bağrında filizlenen sayısız halk kahramanının bir yansımasıdır. Hekimoğlu, adaletsizliğe karşı duruşu, mertliği ve halka olan bağlılığıyla, Türk halk kültüründe ölümsüzleşmiştir.
Hekimoğlu Türküsü
Hekimoğlu derler benim aslıma
Aynalı martin yaptırdım da narinim kendi nefsime
Konaklar yaptırdım döşetemedim.
Ünye de Fatsa bir oldu narinim baş edemedim
Konaklar yaptırdım mermer direkli
Hekimoğlu dedim de narinim aslan yürekli
Bahçe armut dibinde kaymak yedin mi
Hekimoğlu'nu görünce narinim budur dedin mi
Çiftlice Muhtarı puşttur pezevenk
Hekimoğlu geliyor narinim uçkur çözerek
Hekimoğlu derler bir ufak uşak
Bir omzundan bir omzuna narinim yüz arma fişek
Ünye Fatsa arası ordu da kuruldu
Hekimoğlu dedim de narinim o da vuruldu
Ocaklarda yanar odun kömürü
Çok canları yakıyor da narinim mavzer kurşunu