Gündem Atlas Kültür Hüseyin Çelik, II. Abdülhamid'i tartıştı: Ne Kızılsultan ne ulu hakan

Hüseyin Çelik, II. Abdülhamid'i tartıştı: Ne Kızılsultan ne ulu hakan

Fatih Altaylı'nın programında Hüseyin Çelik, II. Abdülhamid'i ele alarak 33 yıllık saltanatını, başarılarını ve eleştirilerini masaya yatırdı. Çelik, tarihe dengeli bir perspektifle yaklaşmanın önemini vurguladı ve kitabının yanlış yorumlandığını belirtti.

 Fatih Altaylı’nın Programında Hüseyin Çelik’le II. Abdülhamid’e Derinlemesine Bakış

Fatih Altaylı’nın  sunduğu yeni bir röportaj programında eski Milli Eğitim Bakanı ve tanınmış akademisyen Hüseyin Çelik, konuk olarak yer aldı. Bu kez siyasetten uzak durularak, Çelik’in yeni yayımlanan ikinci baskısı “II. Abdülhamid” kitabına ve Osmanlı’nın en tartışmalı padişahlarından birine odaklanıldı. Yaklaşık bir saat süren sohbette, Abdülhamid’in 33 yıllık saltanatı, artıları, eksileri ve efsanelerle dolu mirası masaya yatırıldı.

Objektif Bir Yaklaşım: II. Abdülhamid Kimdi?


Çelik, kitabında II. Abdülhamid’i (1876-1909) “ne kızılsultan ne ulu hakan” olarak tanımlayarak, 33 yıl 7 ay 27 gün süren hükümdarlığını objektif bir gözle inceledi.

 Abdülhamid’in imparatorluğu zor zamanlarda idare etmeye çalıştığını, ancak büyük toprak kayıplarının (örneğin, Kıbrıs’ın 1878’de İngilizlere verilmesi) gerçekleştiğini belirtti. Çelik, “Toprak kaybetmeyen hükümdar” efsanesinin doğru olmadığını, Murat Bardakçı ve Reşat Afyoncu’nun da vurguladığı gibi bu dönemde ciddi kayıplar yaşandığını ifade etti. Öte yandan, Abdülhamid’in eğitimde devrim niteliğinde adımlar attığını, en fazla okul (özellikle kız mektepleri) ve demiryolu (Hicaz, Bağdat, Rumeli hatları) inşa eden padişah olduğunu savundu. Ancak, istibdat dönemi olarak bilinen baskıcı yönetimi ve hafiye teşkilatıyla insanlara hayat hakkı tanımayan tavrını eleştirdi.

Çelik’in kitabın sonunda kullandığı çarpıcı cümle, tartışmayı derinleştirdi: “Tarih okumak, araba süren bir kişinin dikiz aynasına bakması gibidir. Unutmayalım ki ön cam, dikiz aynasının 100 katı büyüklüktündedir. Sürekli geçmişe bakarsak duvara çarparız.

 Günümüzün zayıflıklarını geçmişin süslemeleriyle telafi edemeyiz. Hayalleri hatıralarının önüne geçiremeyen toplumlar başarı hikayesi yazamaz.” Bu görüş, maziperestlik ve tarih düşmanlığının her ikisinin de hastalıklı bir ruh hali olduğunu vurgulayarak, tarihe aşk-nefret ikilemiyle değil, dengeli bir bakışla yaklaşılması gerektiğini savundu.

Tarihi Gerçekler ve Çarpıtılan Efsaneler

Çelik, sosyal medyada kitabının yanlış yorumlandığını ve çarpıtıldığını dile getirdi. “Hızlı bir İslamcı olarak Abdülhamid’i tez konusu aldım, sonra marifetlerini ortaya koydum” iddiasının asılsız olduğunu belirtti. Doktorasını Yeni Osmanlılar ve Ali Suavi üzerine yaptığını, Abdülhamid’in profilinin ise İngiliz, Fransız ve Osmanlı arşivlerinden çıktığını açıkladı. 1994’te yayımlanan tezi, ikinci baskısıyla genişletilmiş haliyle dikkat çekiyor. Çelik, Abdülhamid’in Kıbrısı koruma karşılığı İngilizlere vermesinin belgelenmiş bir gerçek olduğunu, Theodor Herzl’le Filistin pazarlığı efsanesinin ise asılsız olduğunu kanıtladı. Vahdettin Engin’in “Pazarlık” kitabı ve Sezai Balcıoğlu ile Mustafa Balcıoğlu’nun “Roçis Ailesi ve Osmanlı Devleti” eserlerine dayanarak, bu tür hikayelerin tarihsel dayanağı olmadığını vurguladı.

Abdülhamid’in şahsi serveti de tartışıldı. Çelik, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü kayıtlarında Abdülhamid adına 7760 tapu bulunduğunu, bunların 2000’den fazlasının Anadolu’da, geri kalanların ise Lübnan’dan Bosna’ya kadar uzandığını belirtti. 

Ayrıca, Abdülhamid’in Alman bankalarındaki 250 milyon dolar değerindeki servetinin de doğrulandığını, ancak bu paraların saltanatın kaldırılmasıyla torunlarına intikal etmediğini ekledi. “Paragöz bir adamdı, lokma-hırka felsefesiyle yaşamadı,” diyerek bu serveti eleştirdi.

 İstibdat, Donanma ve Misyoner Okullar

Çelik, Abdülhamid’in istibdat dönemini “baskıcı bir yönetim” olarak niteledi. 28 kez sadrazam değiştiren, Mithat Paşa, Redif Paşa gibi devrin önemli isimlerini bertaraf eden Abdülhamid’in, liyakat yerine yağcıları tercih ettiğini savundu. 

Donanmanın Haliç’te çürümesi konusu da ele alındı. Abdülaziz’in kurduğu muhteşem donanmanın Abdülhamid döneminde demode hale geldiğini, Dünya Savaşı’nda Alman denizaltılarına bağımlı kalındığını belirtti. İngilizlerin teslim etmediği gemiler ve F-35 benzeri modern örneklerle bu ihmali bağdaştırdı.

Misyoner okullara izin verilmesi de bir eleştiri noktasıydı. Çelik, Abdülhamid döneminde 1124 misyoner okulunun açıldığını, Amerikan kolejlerinin (Merzifon, Harput, Van) ayrılıkçı hareketlerin sığınağı haline geldiğini ifade etti. Kapitülasyonları gevşetme teşebbüsünün büyük tepkiyle geri çekildiğini ekledi.

 Paranoya ve Tahta Geçişin Ardındaki Darbe

Abdülhamid’in paranoyasının, kafes arkasındaki şehzade hayatından ve Çırağan Baskını gibi olaylardan kaynaklandığını anlattı. 

Tahta çıkışı da bir darbe sonucu gerçekleşti; Abdülaziz’in indirilmesi ve V. Murat’ın reddetmesiyle pazarlık sonucu padişah oldu. 1909’daki 31 Mart Olayı’ndan sonra Selanik’e sürgüne gönderilen Abdülhamid, Beylerbeyi Sarayı’nda 1918’de eceliyle öldü. 

Çelik, bu paranoyanın Yıldız Sarayı’nda 15.000 kişilik Arnavut ağırlıklı bir orduyla kendisini hapsetmesine yol açtığını belirtti.

Batıcılık-İslamcılık Çelişkisi

Abdülhamid’in batılı portresi (İtalyanca, Fransızca bilmesi, opera tutkusu, piyano çalması) ile İslamcılık iddiası arasındaki çelişki tartışıldı. 

Çelik, Abdülhamid’in İslamcılığının pragmatik olduğunu, halifelik unvanını sömürge Müslümanlarını (Hindistan, Endonezya) blöf malzemesi olarak kullandığını savundu. II. Reşat’ın cihat fetvasının başarısızlığıyla bu stratejinin sınırları ortaya çıktı.

 Çelik, İslamcı aydınların (Mehmet Akif, Said Nursi) Abdülhamid’e karşı olduğunu, onu “münafıklaştırıcı” bir lider olarak gördüğünü ekledi.


Altaylı, Çelik’in akademisyen kimliğinin siyasetçi geçmişinden önde olduğunu vurguladı. İkinci baskıda düzeltmeler, referanslar ve içindekiler eklendiğini öğrenince kitabı yeniden okuyacağını belirtti. Çelik’e teşekkür eden Altaylı, izleyicilere “Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp; bilmeden karar vermek daha büyük hata,” diyerek kitabı önerdi. 

Yorumlar
Aşağıdaki görselde işlemin sonucu kaçtır
Captcha Image
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *