Çevre Bakanlığı'nın ismine “İklim Değişikliği” başlığının da eklendiği ilk günlerden itibaren gündemden düşmeyen İklim Kanunu Teklifi, halk arasında yükselen tepkilere karşın Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'ndan da geçirilerek yasalaştı.
52 AK Partili milletvekilinin katılmadığı Genel Kurul'da İklim Kanunu Tasarısı oylandı. Geçtiğimiz hafta TBMM Çevre Komisyonu'ndan geçişinin ardından Genel Kurul'da da kabul edildi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından “Türkliye'nin ilk iklim kanunu” olarak nitelendirilen kanun hakkında bir paylaşım yapan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, “Cumhurbaşkanımızın tüm dünyaya ilan ettiği, 2053 Net Sıfır Emisyon ve Yeşil Kalkınma hedefinin en kritik eşiği olan kanunla; bir çok yeni teknolojiyi geliştirme konusunda hiçbir ülkenin tesirinde kalmadan daha özgür bir araştırma geliştirme ortamı sağlayacağız. Hem ticarette, sanayide, üretimde en güçlü şekilde en güçlü noktaya koşacağız hem de memleketimizi her türlü çevre felaketinden ve iklim krizinin getirdiği olumsuz etkilerden koruyacağız” dedi.
Kanunda İklim Değişikliği Başkanlığı’nın görev ve sorumlulukları belirlendi. Kurumlar arası koordinasyon, faaliyetler ve standartlar başkanlıkça belirlenecek. Başkanlık, sera gazı emisyonlarının azaltımı ve iklim değişikliğine uyum faaliyetlerine ilişkin ilerlemeleri izleyecek. Karbon fiyatlandırmasına ilişkin piyasaya dayalı mekanizmaları düzenlemek de Başkanlığın yetkisinde olacak.
Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), Başkanlık tarafından kurulacak ve bu kapsamda tahsisatların dağıtımı yapılacak. ETS kapsamında esasları yönetmelikle belirlenen doğrudan sera gazı emisyonlarına neden olan faaliyetleri yürüten işletmelerin, bu faaliyetleri gerçekleştirebilmesi için İklim Değişikliği Başkanlığından sera gazı emisyon izni alması zorunlu olacak.
ULUSAL VE YEREL EYLEM PLANLARI HAZIRLANACAK
Ulusal Katkı Beyanı, net sıfır emisyon hedefi ile İklim Değişikliği Başkanlığı’nın yayımladığı strateji ve eylem planları doğrultusunda sera gazı emisyonları azaltılacak. Strateji ve eylem planları dönemsel olarak ulusal ölçekte hazırlanacak, uygulanacak ve uygulanması izlenecek.
Her ilde vali başkanlığında, ilgili kurum ve kuruluşların temsilcileri ile yerel yönetimlerin temsilcilerinden oluşan İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu kurulacak. Kurulun çalışma usul ve esasları Bakanlıkça belirlenecek. Yerel İklim Değişikliği Eylem Planları, en geç 31 Aralık 2027 tarihine kadar hazırlanacak. Bakanlık bu süreyi bir yıla kadar uzatabilecek.
Yerel iklim değişikliği eylem planları; sera gazı emisyonlarının azaltımı ve iklim değişikliğine uyum amacıyla her ilin bütüncül bir planı olacak şekilde vali koordinasyonunda; büyükşehirlerde büyükşehir belediyesi, diğer illerde il belediyesi ve il özel idaresi, ilgili kurum ve kuruluşların katılımıyla hazırlanacak veya hazırlatılacak. Karara bağlanmak üzere İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu’na sunulacak. Sektörel etkilenebilirlik ve risk analizleri; strateji ve eylem planlarına esas teşkil etmek üzere iklim modelleri kullanılarak dönemsel olarak Başkanlık tarafından hazırlanacak ve güncellenecek.
TÜRKİYE YEŞİL TAKSONOMİSİ KURULACAK
İklim Değişikliği Başkanlığı, ulusal, sektörel ve tematik raporlar hazırlayacak. Finansal kaynakları yönlendirmeyi kolaylaştırmak üzere iklim değişikliği teşvik mekanizmaları geliştirecek ve Türkiye Yeşil Taksonomisi’ni kurup yürütecek. Döngüsel ekonomi hedefleri ve sıfır atık uygulamaları çerçevesinde ürünlerin yeniden kullanımı, atıkların yan ürün, alternatif ham madde olarak kullanılması ve geri dönüşüm, geri kazanım ile elde edilen ürünlerin zorunlu kullanım oranları belirlenecek.
Türkiye Gümrük Bölgesinde ithal edilen malların gömülü sera gazı emisyonlarını ele almak için Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) kurulabilecek. SKDM'ye ilişkin raporlama, kapsam, içerik, usul ve esaslar ilgili bakanlıklarla koordineli olarak Ticaret Bakanlığı tarafından belirlenecek.
KARBON PİYASASI KURULU
Karbon Piyasası Kurulu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı başkanlığında, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını, Hazine ve Maliye Bakanlığını, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını, Ticaret Bakanlığını, Tarım ve Orman Bakanlığını, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığını temsilen birer bakan yardımcısı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkan Yardımcısı, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı ve İklim Değişikliği Başkanından oluşacak. Kurulun sekretaryasını Başkanlık yapacak.
Kurul, ulusal tahsisat planını onaylayacak, ETS piyasasında ücretsiz tahsisatların dağılımına karar verecek, birincil piyasada satışa sunulacak tahsisat miktarını tespit edecek, ETS kapsamında hangi oranda denkleştirme işlemlerinin kullanılabileceğine karar verecek, ETS ile ilgili plan, politika, strateji ve eylemleri belirleyecek, uluslararası karbon piyasasına konu olacak sektör, proje ve faaliyetleri tespit edecek, ilgili sınırlamaları, ithal ve ihraca ilişkin temel politikayı belirleyecek.
İlgili kurum ve kuruluşlarca hazırlanan planlama ve uygulama araçlarında teknolojik öz yeterlilik kapasitesinin artırılması öncelikli hedef olarak belirlenerek temiz teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanımının yaygınlaştırılması esas olacak. Başkanlık; karbon yakalama ve depolama teknolojileri, hidrojen teknolojisi gibi iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik yeni teknolojik gelişmelerin takibi ile bu alanlardaki projelerin geliştirilmesi için ilgili kurumlarla işbirliği yapmaya, kurumların bu alanlarda çalışmalar yapmasını yönlendirmeye ve ilgili kurumlarla koordinasyon yapmaya yetkili olacak. Başkanlığa bağlı ilgili kurumlarla koordineli olarak enstitüler ile araştırma ve uygulama merkezleri kurulabilecek.
OKUL MÜFREDATLARINA İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YEŞİL DÖNÜŞÜM EKLENECEK
Kamuoyu farkındalığının artırılması ve toplumun iklim değişikliğinin etkileri konusunda duyarlı hale getirilmesi için eğitim ve bilinçlendirme programları düzenlenecek. Tüm eğitim düzeylerinde müfredat ve öğretim programlarının güncellenmesi ve yeşil iş gücünün yetiştirilmesi için gerekli çalışmalar ilgili bakanlıklarla koordineli olarak Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu’nca yapılacak. Uygulamaların usul ve esasları, Bakanlık görüşü alınarak kamu kurum ve kuruluşları tarafından belirlenecek.
İklim değişikliğine dirençli ürün deseni ile gıda güvenliğinin sağlanması için doğal kaynakların, ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin koruma kullanma dengesini gözetecek doğa temelli çözümler ile iklim değişikliğine dirençli uygulamalar yaygınlaştırılacak. İklim değişikliğine bağlı afetlerin neden olduğu kayıp ve zararların azaltılması amacıyla risk değerlendirme, izleme, bilgilendirme ve erken uyarı sistemleri; bütünleşik afet yönetimi esas alınarak geliştirilecek.
Net sıfır emisyon hedefinin sağlanmasına yönelik emisyonların dengelenmesi için orman, tarım, mera ve sulak alanlarda karbon yutağı kayıplarını engellemek üzere ilgili kurum ve kuruluşlar tedbirler alacak. İklim değişikliğinin etkilerine karşı su kaynaklarının etkin yönetimi sağlanacak. Denizel ve karasal korunan alanların niteliği ve oranı yükseltilecek.
Kabul edilerek yasalaşan teklifte belirtilen mevzuata ve planlama araçlarına ilişkin hazırlama ve uyarlama yükümlülükleri ilgili kurum ve kuruluşlarca en geç 31 Aralık 2027 tarihine kadar yerine getirilecek.
AK PARTİLİ KÜLÜNK'ÜN SORULARI DİKKAT ÇEKTİ!
İklim Kanunu'nun genel anlamda savunucusu olan AK Parti'nin kurucularından eski İstanbul Milletvekili Metin Külünk ise, söz konusu kanunun hazırlık aşamasından başlayarak aylardır sürdürdüğü tepkiyi yasalaşma sonrası daha da sertleştirdi. Külünk, peş peşe yaptığı paylaşımlarda şu ifadelere yer verdi:
"Tebliğ ettik. İklim Kanunu, milletimizin itirazlarına rağmen parlamentoda kabul edildi. Yani bu, bir inatlaşmanın eseridir. Teknik olarak, kamu bürokratlarının merkezde olduğu, uyum sağlamış bir kısım STK’nın kanaat bildirme adı altında kanun teklifinin hazırlanmasında yer aldığı bir model ile hazırlanan bir teklif söz konusudur. Ancak köydeki çiftçiden hayvancılıkla uğraşanlara, şehirdeki vatandaşlarımıza; velhasıl hayatın bütününü ilgilendiren bu kanun, milletimizle konuşulmadan, apar topar, İsrail’in İran’a saldırısı sürecinde ve dünyanın başka bir şey konuştuğu bir dönemde, bir anlamda Leman dergisinin alçakça saldırısı ve provokatörlüğünün tartışıldığı bir süreçte Meclis’ten geçirilmiştir. Şimdi ne olacağını hep beraber göreceğiz.
Soruyoruz: Bu kanun kime, nasıl bir kazanç sağlıyor? Türkiye’de bu kanundan kazananın halkımız olmayacağı kesin; çünkü ek yükler getirecek, kazanan yine sermaye olacaktır. Küresel ölçekte bu kanun ile kaybeden ülkemiz Türkiye’dir; peki kazanan hangi küresel güçtür? Gazze’de soykırım yapan güç mü kazanmıştır? LGBT ile insanı çürütüp aileyi çökertmek isteyen güç mü kazanmıştır?
Sanayide, tarımda, özellikle hayvancılıkta ‘Karbon salınımı çok’ diyerek bu ülkeyi dipsiz bir uçuruma sürüklemeye çalışmanın anlamı var mı İklim Yasası, bu vatanın her gelişim hamlesinin önüne takoz koymaktır. Türkiye mi iklim değişikliğinin sebebi olmuştur? Sorumlu olmadığımız bir konuda bu küresel dayatmaya ‘Evet’ demenin ne anlamı vardır? İstanbul Sözleşmesi Meclis’ten geçtikten sonra sekiz yıl boyunca bu memleketin evlatları, bu kanunun şemsiyesi altında emperyalizmin taşeron örgütü olan LGBT örgütlerinin operasyonlarına kurban gittiler. O gün, o yasa teklifine Meclis’te “evet” diyen herkes bu sorumluluğun paydaşı haline geldi.
Şimdi de ısrar ediliyor; Dünya Bankası, 3 milyar dolar kredi verecek. Umarım bu kredi uğruna iklim sözleşmesinin şartlarının yerine getirilmesi istenmiyordur. 3 milyar dolar üzerinden bu memleketin iradesine ipotek koyma riski vardır. Küresel ölçekte hiçbir sorumluluğumuzun olmadığı iklim değişikliği yalanının arkasına saklanarak dünyayı tek tipleştirmek isteyenlerin, “uluslararası sözleşme” diyerek dayattığı Paris İklim Sözleşmesi’ne eklemlenecek olan içerdeki İklim Kanunu’nun, ülkemizin hayatında ve insanlarımızın yaşamında nasıl etkileri olacağını hep beraber göreceğiz.
Şimdi sırada yapay et dayatması mı gelecek? Yapay et dayatmasının zeminini hazırlamak için şap salgını tartışmaları başlatarak köylerde hayvancılığın öldürülmesi mi hedeflenecek? Bir müddet sonra bu milletin evlatları koyun eti, inek eti, tavuk eti yiyemez hale mi getirilecek?
Beraberinde bu milletin attığı her adımda ‘gaz salınımı’ adı altında ek vergiler mi konulacak? Havaya karbon salınması için izin alınması mı gerekecek? Tekelleşmiş karbon şirketleri kimler olacak?"
Külünk, tepkisini yükselterek şöyle sordu: “Milletimiz sokağa çıktı ve Sayın Cumhurbaşkanımız ile devletimizi evangelist siyonistlere teslim etmedi. Şimdi de bu kanun teklifini hazırlayanlar; çıkın milletin karşısına ve küresel ölçekteki bu dayatmayı milletimize anlatın. Bakalım bu millet size sahip çıkıyor mu, çıkmıyor mu. Ama kapı arkalarında, milleti ilgilendiren bir düzenleme milletimizle istişare edilmeden hem de dijitalin ve sosyal medyanın bu kadar etkin olduğu bir süreçte dijital referandum yapılmadan küreselcilik adına bu millete pranga vuracak şövalyelik yapmayın. Niçin milletle konuşmadınız bunu. Neden çekiniyorsunuz?”