Gök ile yerin birbirine karıştığı, sonsuz bir ayna gibi uzanan Salar de Uyuni… 10 bin 582 kilometrekarelik alanıyla dünyanın en büyük tuz gölü olan bu coğrafya, Bolivya’nın güneybatısında 3 bin 653 metre yükseklikte, Andların yüksek platosu Altiplano’nun doruklarından birinde yer alıyor.
Gündüzleri ışıldayan bembeyaz yüzeyi, geceleri ayazın sertliğiyle donmuş bir gölü andırır. Oysa ayakların altında gıcırdayan buz değil, kaba tuz kristalleridir. Yaklaşık 10 milyar ton tuz barındırdığı tahmin edilen Salar de Uyuni, her yıl 25 bin tonluk üretimiyle bölge şehirlerine hayat taşır. Fakat bu uçsuz bucaksız beyazlık yalnızca bir kaynak değil, aynı zamanda yaşamın da evidir. Güney Amerika flamingoları için göl, en önemli barınma alanlarından biridir.

Yağmur mevsimi geldiğinde Salar’ın tuz kabuğu ince bir su tabakasıyla örtülür ve göl devasa bir aynaya dönüşür. Hazirandan aralığa kadar süren kurak dönemdeyse 30 metre kalınlıktaki tuz kabuğu üzerinde otobüsler, kamyonlar hatta bisikletler ilerleyebilir.

Tarihte Güherçile Savaşları sırasında garnizon kenti olan Uyuni, bugün dünyanın dört bir yanından gelen gezginler için bu büyülü beyazlığa açılan kapıdır. Turistleri önce “tren mezarlığı” karşılar; paslanmış, kimi bir asrı devirmiş vagonlar burada zamanın sessiz tanıklarıdır. Ardından Colchani’deki tuz istasyonu, tamamen tuzdan inşa edilmiş oteller ve gölün kıyısında yükselen sönmüş volkanların gölgesinde konaklama durakları gelir.

Salar’ın kalbinde Incahuasi Adası yükselir. “İnka evi” olarak bilinen bu ada, 12 metreye ulaşan dev kaktüsleriyle gölün ortasında bir başka mucize gibidir. Yakınlardaki mağaralarda 3 bin yıllık mumyalar bulunurken, lagünlerde flamingoların renkleri gökyüzüne karışır.
Bugün Uyuni’den kalkan arazi araçlarıyla başlayan çok günlük turlar, gölün ötesine uzanır; Colorada ve Verde lagünlerine, volkanlara, kaktüslere ve suskun tuz çöllerine doğru… Salar de Uyuni, yalnızca bir doğa harikası değil, dünyanın en beyaz düşlerinden biridir.
